15 Aralık 2016 Perşembe

     UKRAYNA  GEZİM



2016  yılının eylül ayında gerçekleştirdiğim gezim 25  gün sürdü. lviv, kiev, odessa, ujgorod şehirlerinde kaldım. şehirlerarası ulaşımı tren ile sağladım. gayet ucuz bir ülke. güvenli ve medeni. yalnız bi kaç kez polis sorgulamalarına maruz kaldım. kızları çok güzel ve süslü, uzun boylu sarışınlar, gayet serbest bir hayat yaşıyolar. aylık maaşları genel olarak bizden oldukca düşük. hava durumu, gittiğimde gayet sıcakdı, 20 gün sonra inanılmaz soğudu.
şehirlerde oldukca güzel opera binası var. 2 kez opera seyretmeye gittim, merakımı giderdim. biletlerde ucuz. opera binalarının içi şatafatlı yapılmış.
lviv e gittim önce. küçük ama çok şirin bir şehir. şatafatlı kocaman binalar var çok sayıda. turist kaynıyo. türk turistte pek çok, ama genelde erkek. merkezde tramvay çalışıyor, eski ama benim hoşuma gitti. adım başı kafe var bişeyler yemek veya içmek için. adım başı döviz bozdurma yerleri. çok fazla filtre kahve içen bir millet, niye olduğunu anlamadım.
kiev e gittiğimde pek sıradan geldi bana. metro yu öğrendim ve onunla şehir içinde gezdim. nehir kenarlarını güzel düzenlemişler, oralarda gezdim.
odessa ya gittim karadeniz e yukarıdan bakabilmek için. şehir olarak idare eder. tren istasyonları güzel ve önemli ana arter oldu çoğu kez. deniz kıyısında opera binası ve turistik geniş bir alan inşa etmişler.
ujgorod a merakdan gittim, 3 ülke sınırında olduğu için. turist yokdu, ukraynalılarla beraber takıldım. kritik bölge olduğu için, polis beni sorguladı, hangi ülkeye geçiceksin. dedim hiç bir ülkeye, ukrayna da kalıcam. avrupa ya gitmeye çalışan insanlar gördüm.
çok turistik bir ülke değil. hatta gece hayatı için giden pek kişi var. ama çok ucuz oluşu benim gibi bitli turiste hoş görünür.

12 Nisan 2015 Pazar

ARJANTİN

  2014  yılı aralık ve şubat aylarında yaptığım seyahatimde la quiaca,  salta, mendoza, bariloche, el chalten, el calafat, ushuaia, trelew, puerto madryn, Buenos Aires şehirlerini gezdim.
la quiaca minik bir kasabaydı Bolivya sınırında. Bolivya nın fakirliğinden sonra buradaki arabaların bolluğuna şaşırmıştım.
salta gayet sıradan ama sevimli bir şehir. mendoza şaraplarıyla meşhur ve bolca tüketiliyordu. hava gayet sıcakdı,  memleketimdeki insanlar kara kışla  mücadele ederken ben terleyerek her gün karpuz ve dondurma yemekle meşguldüm. her şehirde bulunan -grido helado-dondurma zincirine abone oldum.
bariloche büyük bir dağ şehri, zengin ve pahalı. burada patagonya başlıyor ve patagonyada tüm fiatlar  nedense 2-3 e katlıyor, kuzeye göre.
el chalten de trekking için organize edilmiş dağlar ve yürüyüş parkurları var, dağ tırmanışlarına hazırlanın gene. uyku tulumu ve çadır kiralayıp kamping de konakladım.
el calafat da meşhur perito moreno buzulu var. 50-55  metre yüksekliğinde  ve birkaç kilometre arkaya doğru devam ediyor. ziyaretçisi çok. Arjantinli değilseniz birkaç katı ücret ödemeye hazır olun.  ushuaia dünyanın en güneyindeki şehir. geceler çok kısaydı yaz ortasında. hava genelde soğuk, pahalı ve turistik bir şehir. hosteller genelde dolu yer yok. benim gibi internetten yer ayırtmadan  gece yarısı gittiyseniz yandınız.
trelew,  Arjantinlilerin arasına karışabileceğiniz turistsiz bir şehir.  puerto madryn atlas okyanusu kıyısında. bir ankaralı olarak her gün okyanus kıyısında gezip okyanus gel-git lerini takip ettim.
Buenos Aires de san telmo bölgesinde Beyoğlu tipi bir konakda kaldım, yüksek tavanlı ve dışı işlemeli. güzel kahvaltısı vardı, fiatı ise 33  lira idi hostelin mix odası.
karnaval ve tango gösterileri izledim Buenos Aires sokaklarında. çıplaklık ayıp değil bu ülkelerde, kadınların özgürlüğü ve kendine güvenleri ilgimi çekdi.
enflasyon yüksek, lonely planet deki fiatlar 2-3 e katlamış hep.
buradan sao paulo-ist  uçuşumu kollamaya başladım, 35  ülke gezmiş biri olmakla beraber, yaşamak istediğim yer sadece  TÜRKİYE.

11 Nisan 2015 Cumartesi

ŞİLİ GEZİM

  2014  yılı ocak ayında yaptığım bu gezide punta arenas, puerto natales  ve torres  del paine milli parkında 3 gün trekking yaptım. şili nin kuzeyine ve Santiago ya gidemedim, çeşitli ulaşım sorunları çıkdı, uçağa yönlendirdiler ama o da yüksek sezon olduğu için çok pahalıydı. zaten şili genel olarak pahalı su gibi para gidiyodu.
punta arenas da macellan penguenlerini görmek için gemi bileti aldım. gittiğimizde binlerce penguen bizi karşıladı. küçük bir adada sadece onlar yaşıyor ve şili hükümeti-çok para kazandığı için-onları çok iyi korumaya almış. hele bi elini penguene uzat, hemen bi görevli tepende bitiveriyor.
insanlar zengin ama evsizlerde epey var bu kadar soğuk yerde evsiz olmak istemezdim doğrusu.
buralar patagonya oluyor ve hava yaz ayının ortasında soğuk veya ılıksada güvenme hemen soğuğa çeviriveriyor. yazın ortasında soğukdan titreyerek dondurma yiyen patagonyalılar hala gözümün önünde.
şili de sürücüler yayalara karşı aşırı saygılı. ben yaya geçidine daha  varmadan  şöförler daima kazık frenle durdular. yahu ben emekliyim vakdim bol böyle kazık frenle durmayın üzülüyorum diye mırıldanaraktan  karşıya geçiyodum.
puerto natales de ise uyku tulumu ve çadır kiralayıp eşyalarımında yarısını yüklenip-diğer yarısını otelde bırakdım- torres del paine milli parkına trekkinge gittim. bir sürü ağır yük sırtımdayken saatler boyu dağ tırmanışı yapmak çok zorladı beni. dünyanın en güzel trekking parkuruymuş falan filan. patika yolumuz oldukça kalabalıkdı ve bi çok yere işaretler koyulmuşdu kaybolmayalım diye.
güney Amerika ülkelerinde yerlilerin az ödediği milli park ücretlerine biz yabancılar  5-10 katı  hatta daha fazla ödemek zorunda kaldık.
şili çok fazla okyanus kıyısına sahip ama tsunami tehdidi altında olduğu için bir çok yere tabelalar koymuş  can kaybını önlemek adına.
patagonya nın ıssız bozkırlarında atlar, inekler, lamalar, koyunlar, devekuşları özgürce geziyolar.
patagonya çok güzel  fikrine katılmıyorum. güzel olan şu ki nüfus çok az olduğundan  doğa ve sular tertemiz kalmış. yoksa otobüsden gördüğün tek manzara uçsuz bucaksın serpiştirilmiş minik maki türü  otlar.

BOLİVYA GEZİM

  2014 yılı kasım ayında yapdığım bu seyahatte copacabana, la paz, santa cruz, sucre, potosi, uyuni şehirlerini gezdim. güney Amerika da gittiğim en ucuz ülkeydi. sınırdan girişde 1  aylık vize verdiğinden  30  günden fazla kalamadım. hesap kitap yapmadan gezmek çok iyi geldi.
copacabana titikaka gölü kıyısında hippilerin doluştuğu ufak ve turistik bir yer. 10  liraya berbat bi hostelde kalıyoken  20  lira ödediğim güzel ve kahvaltılı hostele geçmişdim.
la paz  şehrini ben çok sevdim niyeyse. bir haftadan fazla kalıp köşe bucak gezdim.
santa cruz da sıcak ve tropikal bi iklim vardı, otobüs mola verdiğinde birkaç kuruşa satılan ve dağ gibi yığılmış olan muz ve ananaslardan aldım. paraları peso ama daha çok bolivyano diyolar.
sucre şehrinde ise hostelim  HI  nın yakınında her gün orada olan bi pazar vardı. çeşitli  meyveleri dağ gibi yığmışlar, özellikle mango dağlarına hayran kaldım. bu pazarın sonunda ise  4  lira gibi bi paraya pişmiş tepeleme bi tabak inek büfteği ve yanına kocaman mısır taneleri dolduruyor, oturup Bolivya lılarla yiyosun. her gün bu meyveler, büftekler ve villa hostelimin rahatlığından dolayı sucre de epeyce ve keyifle kaldım, hostelimde genç almanlarla doluydu. türk bulamadığımdan dolayı Avrupalılarla ve yerli insanlarla arkadaşlık ediyordum ara sıra.
potosi de yüzyıllar boyunca  8  milyon Bolivyalıya mezar olan ve İspanyolların çok para kazandığı  gümüş madenini gezdim. beni çok etkiledi maden işçileri adına çok üzüldüm, çalışma şartları inanılmaz berbat. çok dar tozlu karanlık ve çamurlu tünellerde geziyor olmak bile ürkütücü. yerin çok çok altına daracık yerlerden tahta merdivenlerle iniliyor. genç Brezilyalı delikanlı orada yürüyemedi bile-bırak çalışmayı- dışarı çıkdı.
uyuni de ise lüx jiplerle gidilen  3  günlük uyuni tuz gölü turuna gittim. dağ tepe gezdik toplama bi grupla. dev kaktüsler, gayzer, flamingolar, göller ve  daha pek çok şey gördük.
insanlar oldukça fakir, bir çok insan eline çikolata şeker vb. almış satıp para kazanmaya çalışıyor.
her şehirde mercado denilen yerler var, buralarda sabahları kahvaltı ve gün boyu çeşitli pişmiş yemekler var. ayrıca meyse sebze ve çeşitli şeyler ucuz fiata satılıyor.

10 Nisan 2015 Cuma

PERU GEZİM

  2014  yılı ekim kasım aylarında gerçekleştirdiğim bu seyahatimde piura, chiclayo, chimbote, lima,  ica, cuzco, puno  şehirlerine gittim. piura şehrindeki erkeklerin yüzde doksanbeşi taksicilik mesleğini seçmiş. yolda yürütmüyolar, dakka başı biri taksi diye sesleniyo, hele benim gibi yabancı  turistsen tamam artık yandın. lima şehrinde epey bi perişanlık vardı, düzgün yerlerde vardı tabiki. ica şehrinde turistik çöl köyü huacachina  da kaldım. çöl arabalarıyla  2  saatlik, kum tepelerine düzenlenen turlara katıldım. her yer tamamen çok ince kum kaplı. her gün yürüyüş yapıp akşamda mahvolmuş çamaşırlarımı yıkıyodum. puno şehrinde titikaka gölüne düzenlenen 1  gecelik  turistik tura katıldım. sazdan yapılmış uros adalarını falan gezdik.  Fransız ve İspanyol sevgililerle beraber bir yerli kadının evinde kaldık. Avrupalılar bana oldukça iyi davransada  ben türk gezgin bulurum umuduyla aylarca bakındım durdum- 7  ayda 1 kez gördüm-
titikaka gölü yüksekde olduğu için bulutlar aşağıda, yakın ve etkileyici duruyodu. onun dışında neyi olağanüstü anlayamadım doğrusu. yani diğer göller kadar güzel.
cuzco şehrinde bir hafta kaldıktan sonra-yüksek irtifa ya alışmak için-macchu picchu ya gitmek üzere bir tur şirketine yazıldım. tur şirketi, otobüs ücreti, tren ücreti, giriş ücreti, otel ücreti derken bu işe birkaçyüz dolar ayırmak gerektiğini öğrendim. tabi peru vatandaşıysanız bunlar çok ucuzda, yabancıya pahalı. normalde sezon dışında gittiğim halde, kalabalıkdan millet birbirini eziyodu diyebilirim. ilk 2  saat sis den bişey göremedimsede sonraki 7 saatte bolca gezdim tarihi mekanı. o kadar yükseğe kurulmuşki aşağıya biri uçduğunda gidip bakmaya gerek yok, kesin öbür tarafa intikal etti.
cuzco şehrinde her öğleden sonra yağmur yağdı. birde peru daki turistik şehirlerde pek çok insan turistlerden para kazanacak işler yapıyor, pek turist olmayıncada devamlı birilerinin bana bişeyler satmaya çalışmasından  fenalık geliyor artık. alışveriş de edemem zaten,  20  kiloluk sırt çantasına sahibim. defalarca da kazıklandım bu ülkelerde. cheviche yemeği çok yaygın. çiğ balıkları bol sirke ile marine ediyolar. ben çok sevmedim çünkü aşırı sirke hoşuma gitmedi.

8 Nisan 2015 Çarşamba

EKVADOR GEZİM

2014  yılının ekim ayında gerçekleştirdiğim bu gezide otavalo, quito ,riobamba ,cuenca, loja şehirlerini gezdim. para olarak Amerikan doları kullanıyolar ama herşey ucuz. ulaşım çok ucuz hatta bazı  şehir içi yolculuklar bedava. çünkü petrol çıkıyomuş ülkede.
domuz çevirmesi çok yaygın,  koyun çevirmesi yok maalesef. fare mi desem tavşanmı,  o minik hayvanlarıda bolca yiyorlar.
hostellerde kahvaltı falan yok, ama gecesi  10-12  dolar.
otavalo da kadınlar hep bir örnek giyiniyodu, hoş bir kıyafetti.
insanlar oldukça fakir, şehirler arası otobüslerde hep bişeyler satma derdinde oldular. atm den para çekemeyince bankaya gireyim dedim nerdeyse itip kakdılar, yaygın hırsızlık ve fakirlik yüksek olduğundan bankaya girmekde  problem.
quito şehrinin merkezinde İspanyol sömürgesi döneminden kalma çok harika tarihi binalar var, çoğu kilise veya katedral.
pek et yiyemediysemde, lokantalar  1-1.5  dolara set menü kahvaltı veriyolardı. gayet doyurucu ve tropikal bi meyve suyu da dahil.
pek çok kadın meyveleri poşetlere doldurmuş avaz avaz bağırarak satmaya çalışıyolar. sesleri bugün bile kulağımda- un dollar, un dollar-
hosteller ucuz olduğu için tek başıma oda tutabiliyodum. -şili, Arjantin ve brezilya da bu günleri mumla aradım. bir odada  6 kişi ve 4 oda da bunu  kullandığı için tek tuvaleti  kapma yarışı artı İsrailli 20  liklerle aynı odada kalıp onların bitmez tükenmez sohbetlerini dinlemek anlamaksızın-
bu ülkede bakkaldan alışveriş ettiğin yer demir parmaklık arasında. hırsızlık pek yaygın anlaşılan.
daha fazla kalmak isterdim,  3  aylık vizeyi kolaylıkla verdi nasılsa.

KOLOMBİYA GEZİM



2014  yılının eylül ayında gerçekleştirdiğim bu gezide cartagena, medellin, pasto, leticia, manizales şehirlerine gittim. hava aşırı sıcakdı ve gece uyurkende pervaneyi çalıştırmak zorundaydık. fakirlik ve perişanlık vardıysada ben çok güvenli hissettim Kolombiya da.
 cartagena da adımbaşı plastik kaplarda soyulmuş meyve satanlar ve adımbaşı seyyar kahve satıcıları. bir gün bu şehirde o kadar çok yağmur yağdıki gözlerime inanamadım. yollar derin birer dere oldu, karşıya geçmek imkansız.  yanımda götürdüğüm plastik balkon terliklerimi ve yağmurluğumu giyip şarkılar söyleyerek sokaklarda gezdim, manyak Avrupalılara alışkın bunlar, benide Avrupalı sınıfına sokuyolar nasılsa. neyse ben eğlenirken onlar kovalarla su boşaltma derdindeydiler.
ucuz bi ülke otobüsle değil uçakla seyahat edebiliyodum. bi taraftan da İspanyolca öğrenmeye çalışıyodum. çünkü aylarca bu kıtadayım ve İngilizceyi konuşan sadece Avrupalı ve Amerikalı turistler  diyebilirim.
manizales de tek bağımlı olduğum şey kahve nin çiftliklerini gezip kahve ağaçlarıyla -veya çalı- tanışdım.
pasto şehrinde dağ havası hakimdi, tropikal iklim yok oldu. yüksekde kurulmuş.
leticia  amazon ormanlarında yer alıyor. cennet gibi orman çiftliğinde kurulmuş bir hostelde kaldım. tropikal ağaçlar da tuaf öten kuşlar eşliğinde hamaklarda yatarak  tropikal meyve suları içdim.
sivrisinek vardıysada çok fazla değildi.
insanlar orta boylu ve hafif esmer, genelde kadınlarda  kilo problemi yaygın.  bir de kadınlar için tayt resmi kıyafet zannedersem. çünkü tayt ın üzerine sıradan bi bluz geçiren sokağa çıkmış.
kadınlar ara sıra o kadar dekolte giyiniyolarki,  ama şaşkınlıkla tek bakan kişi benim ne hikmetse.