19 Ocak 2014 Pazar

JAPONYA GEZİM

Feribot la sabah saatlerinde Japonya ya vardık ve tamamı korelilerden oluşan yolcularla kuyruk oluşturduk. koreliler gayet kolay pasaportlarını damgalatıp ülkeye giriyolardı. bana şu anda hatırlamadığım 1-2 soru sordu ve kenara geç kuyruğun bitmesini bekle dedi. herkes gidince birkaç polis kaldı ve beni sorgulamaya başladılar. 2 saat sorgu sırasında hangi otelde kalıcaksın dedi otelin adını söyledim oteli aradı ve otel sahibi böyle bi rezervasyon yok diye tutturmazmı. nerdeyse beni gerisin geri kore ye göndericekken tekrar oteli arayıp sordu bu sefer otel sahibi evet Zeynep adına rezervasyon var dedide ülkeye girebildim. stresden başım ağrıdı kocaman bi ağrı kesici içtim. şimonoseki den tren aktarmalarıyla Hiroşima ya gittim. çok hızlı trenleri var ama çok pahalı olduğundan binemedim. neyse eski eşim beni Avrupa da hızlı trene bindirmişti neyseki. Hiroşima da atom bombası müzesi ve civarını gezdim. bi kaç kere kendime japon yemeklerinden ziyafet çekdim. bi çok şeyden az az koyup sofraya getiriyo. Hiroşima dan kobe ye geçtim buranında etleri meşhur. inekler özel besleniyomuş bira ile falan. et çok yumuşak ve lezzetli çokda yağlı. 2 kerede et ziyafeti vardı gelmişken. depremden sonra bu şehri  ayağa kaldırmışlar. Japonlar çok çalışkan, mesela turistlere bakan görevliye bişey sordum diyelim bana cevabı vermeden oradan göndermiyor, 1-1.5 saat ayakta beklediğim oldu. trafik soldan olduğu için ben yoldada onların aksi istikamette yürüyüp yaya trafiğini biraz bozuyodum. birbirlerine karşı çok nazikler habire eğiliyolar birbirlerine. bana karşıda yarı bele kadar eğilince mahcup oluyodum. kobe den Kyoto ya geçtim, şehir olarak burayı sevmedimde çok fazla tapınak vardı eskiden kalma, serpiştirilmiş şekilde. onları geziyor turistler akşama kadar. fiatlar aşırı pahalı Japonya da. bol bol kemer sıkdım. meyvede çok pahalı bi sepet karışık meyveye  100 doları aşan fiat koymuş. marketlere gidip yemek için bişeyler aldım çoğu kez. marketlerde suşi dolabı var bir tabak suşi bir öğlen yemeği. birkaç kere adres sorduğumda cevap vermedilersede, Japonya da kendimi olağanüstü güvende hissettim. tüm paramın dolu olduğu çantayı şehrin kalabalıkyerinde açıp karıştırabiliyodum,  kendi ülkemde bile buna korkarım. bisikleti kadın erkek yaşlı herkes bol bol kullanıyor. bende 1 saat kiraladım. Kyoto dan Osaka ya geçtim buranın kalesi çok güzelde şehir oldukça sıradan. cumartesi geceleri otellerde yer kalmazmış meğer bende mecburen bi gece gidip spa da uyudum. çok seviyolar hamam olayını da mayo giymek yasakmış o kelek. sadece bayanlar vardı spa  24 saat açık. Osaka dan havaalanına gidip uçağıma bindim.

GÜNEY KORE GEZİM

2012 yılının eylül ayında katar havayolları ile seul e uçtum. havaalanında semra isimli arkadaşımla buluşmak için sözleşmiştik. ülkeye girişte gene beni ofise alıp sorguladılar sebebide yırtık kot montum, evime dönünce o montu çöpe attım yenisini aldım. neyse semra ile buluştuk ve her zamanki gibi havaalanında 100 er dolar bozdurduk hemen ama bu havaalanlarında bozdurunca daima zarar ederim de mecburum hiç kore param yoktu. beraber hostelimize gittik. bi kaç gün çok rahat ettim yolları o buldu, haritaya baktı daha önemlisi arap saçından karışık seul metrosunu o öğrendi ve bizi götürüp getirdi. gezerken güvenebileceğim birini bulursam hemen ona yaslanıp ense yapmaya başlıyorum nedense. turistik yerleri gezdik, yapıların mimarisi oldukça farklı. koreliler o kadar iyi ve kibar insanlarki hayran kaldım. yalnız bi çok yemekleri tuaf, yiyecek bişey bulamıyoduk diycem nerdeyse. birde bi çok yemek o kadar acıki, benim yemem imkansız. çubuklarla yemeği ise Tayland da falan öğrenmiştim o kolay oldu. kore de 75 tane şehidimiz yatıyo onları ziyaret edip dua okudum. fiatlar uygundu diyeyim, türkiye gibi aşağı yukarı. meyve pahalıydı niyeyse. muz ucuz sayılırdı bol bol muz yedik. hava çok sıcaktı ben aşırı sıcağa göre kıyafet getirmemiştim. otobüs daha ucuz olduğu için otobüse atlayıp busan a gittik ve burada arkadaşımla rotalarımız farklı olduğu için ayrılma kararı aldık. ilk anda stres oldum yalnız kalacağım için karnıma ağrılar girdi. fakat ayrıldıktan sonra çok güzel idare ettiğimi gördüm, ben zaten yalnız gezginim, bi kaç günlüğüne unutmuştum sadece. kocaman bi balık ürünleri pazarını gezdim. denizden çıkan solucanları bile yiyolar onlarda, ben balık yiyebildim. koreli kızlar bol bol sıfır şort giyiyorda belden üstleri kapalı kıyafetler nedense. ne güzel hiç kimse bizimle uğraşmadı veya bizi kazıklamaya çalışmadı. uzak ülkelere gittiğimde süper marketlere girip meyve sebzeleri incelerim, ne olduğunu anlayamadığım yiyeceklere bakıp bazılarını satın alırım tadımlık olarak. busan dan feribota atladım Japonya ya geçmek için. akşam bindik sabah oraya varıcakmışız. büyük kadınlar odasında yer yatağını açtı herkes hep beraber uyuduk. rahat bi yolculuk oldu.

15 Ocak 2014 Çarşamba

İRAN GEZİM

2011 yılının eylül ayında yaptığım bu geziyi trans asya treni ile gerçekleştirdim. gidiş ve gelişde 3 er gece trende kaldık ama 2. geceler epey zor geçmişdi. tren feribot tren aktarmaları olduğu için uyumak yokdu, pasaport giriş çıkış damgaları ve beklemekle geçiyodu. diğer zamanlar fena değildi bol bol yemek vagonunda oturdum. trenden tahran da indim. tahran trafiği çok kalabalık ve kuralsızdı. karşıdan karşıya geçemiyodum bikaç günde bununda yolunu öğrendim. ucuz bi ülke bize göre o yüzden hostellere uğramayıp temiz otellerde kalmaya başladım o ülkede. günde bazen 30 kişi falan hangi ülkeden olduğumu soruyodu, bu soruya alıştım. bana çok iyi davrandılar bi kaç kere gözlerim yaşardı diyebilirim. türkiyeyi ve türkleri seviyolar. tahranda çok fazla türkce konuşan vardı, ama bazılarının türkcesi öyle tuhafki anlayamıyodum. İngiliz ve alman turistlerle takılıyodum bazen orada eşittik hepimiz, bide şu İngilizcem nal toplamasa. hayatımda ilk kez dışarda türbanla gezdim, orada türbansız gezmek yasak. saçlarının çoğu ortada olsa türbanda içini göstersede sorun yok ama. bide altında muhakkak pantolon olucak. uzun etek giysende gene pantolon giyiceksin. tahrandan otobüse atlayıp isfahan a geçtim. benzin ucuz olduğundan şehirlerarası otobüs biletleride çok ucuzdu. isfahanda kocaman turistik bi meydan var bol bol orada gezdim. oradan otobüse atlayıp yezd e gittim. çöl iklimi hakim burada evlerde kumdan yapılmış yuvarlak hatları var, değişik bir yer. kendine özgü bi baca sistemiyle evler soğutuluyor onu inceledim. oradanda otobüse atlayıp şiraz a geçtim. burayı pek sevmedim aslında ama gidenlerin muhakkak görmesi gereken eski pers imparatorluğuna ait  büyük bir tarihi eser var.burada döviz bürosunda exchange yaparken görevli bana bile bile bi kazık attı bi saat çok moralim bozuldu. bi de iran da erkekler bayana hiç öncelik vermiyolar hani bi otobüse binerken veya bi kapıdan geçerken-ne de olsa doğulular- bi kaç kere erkeklerle çarpıştım, demekki kendi ülkemde erkekler bi çok kez bana öncelik tanırlarmışda toplum içinde bende öyle alışmışım.  şiraz dan da uçağa atlayıp tahran a gittim ve ülkeme götüren trene bindim. thy uçak bileti çok pahalıydı o dönem bu trenle ucuza getirdim. yalnız bu treni İranlılar kullanıyodu türk yokdu niyeyse. İranlılar beni tek türk olarak parmakla gösterip durdu. türk topraklarına girdiğimizde bi çok İranlı bayan başörtülerini atıp makyaj yaptı ben onları tanımakda zorluk çekdim.     

9 Ocak 2014 Perşembe

HIRVATİSTAN GEZİM

bosna hersek den otobüse atladım ve hırvatistana yola koyuldum. sınır kapısına geldiğimizde pasaportları toplayıp götürdüler, biraz sonra bi polis sadece benim pasaportum elinde çıka geldi. İngilizce biliyomusunla başlayıp çeşitli sorular sordu, o gitti biraz sonra benim pasaportla 2 polis daha geldi onlarda sorular sordu, epey geriliyorum böyle durumlarda, bende çıkarıp eski  20  ülkeye giriş çıkış damgası falan olan pasaportumu gösteriyorum onada bakıyolar iyice bi. neyse sonuçda giriş damgasını vurduda rahatladım. dubrovnik e vardık ve otobüsden indiğim saniyede 2 ileri yaşda kadın yakama yapıştı. illa bizim evde kal diyo otel olarak. olur dedim yalnız ben kale içi isterim. fiatıda makul söyledi. 80  yaşındaki kadınla beraber otobüse bindik ve kale içindeki evine geldik, ev çok eski biraz perişan ya neyse ödedim 3 gecelik ücreti kadın gitti. ben o eski kaleyi çok sevdim oradan pek çıkmadım diyebilirim. ama kale kocaman  bi çok restoranlar evler ve başka binalar var. deniz kenarı ben ankara da yaşayan kişi olarak denizide bolca seyrettim orada. ama denize giremedim nisan ayında soğuktu. aşırı turistik olduğu için fiatlar yükseldi burada. bi çok lüx lokanta vardı ama fiatları yüksekdi ben oturmadım doğrusu. memleketime dönüş uçağım belgrad dan olduğu için uçak varmı diye sordum yokmuş, bi otel görevlisi olduğunu söylemişti halbuki. yani yokmuş derken sadece yazın ortasında uçak mevcutmuş. bazen görevlilerden bilgi aldığımda beni yanıltabiliyolar ve sonra yanlış hesap bağdattan dönüyo.

BOSNA HERSEK GEZİM

Sırbistan dan otobüse atladım Saraybosna ya gitmek için, otobüsler bizimkilerin yanında külüstür kalır ve bi bardak su bile vermiyolar. sınırda bosna hersek e girerken gene pasaportları topladılar ve benim türk pasaportumu görünce gayet iyi davrandılar. polis sadece eğilerek ve gülümseyerek hoşgeldiniz dedi. çok hoşuma gitti doğrusu. bu ülkede bi çok yerde Osmanlı dan kalan eserler mezarlar falan gördüm onları inceledim uzun uzun, hoşuma gitti atalarımın buralara gelip eserler bırakmış olması. bu ülkedede fiatlar gayet makul kazıklamak falanda yok. bikaç tane müze gezdim. savaşın olumsuz izleri binalarda falan görülmekte. eski Yugoslavya ülkeleri yeni savaşdan çıkdıkları için birbirlerine karşı çok soğuk. seyrek otobüs var diğer ülkeye uçak ve tren yok gibi bişey. birbirlerinin parasını asla kabul etmiyolar. her küçük ülkede para biriminin değişmesi bana zorluk oldu. çıkarken o parayı bitirmeliyim yoksa yanımda sadece bi kağıt tomarına dönüşücek. buralarda şehirlerarası veya ülkeler arası otobüsle seyahat etmek zorundasın, otobüs terminallerinde de bayanlar çalışıyo, ve o kadar sinirlilerki 2 den fazla soru soramazsın çok sinirleniyolar niyeyse. Hırvatistan da bi kadın otobüs terminali görevlisi bana hakaretler etmişti.

SIRBİSTAN GEZİM

nisan ayı-2012 tarihinde thy ile belgrad a uçmayı planlayarak 2 ay önceden uçak biletimi aldım. uçuş günü gelince Atatürk havaalanına gittiğimde birde ne göreyim benim uçuş 6 saat erkene alındığı için ben uçağı kaçırmışım. kontrol etmeliymişim 2 gün önceden ben bunu bilmiyordum. görevlilere yalvar yakar ertesi güne bedava bilet alabildim. o gece taksim de bi otelde kaldım ama bütün moralim de bozuldu. neyse ertesi gün uçağıma binip gittim. uçakdan inip pasaport kuyruğuna geçtim de sıra bana geldiğinde görevli bayan benim pasaporta epey takıldı.  evirip çevirdi sorular sordu. oradan çıkınca belgrad daki hostelime gittim. belgrad ı sevdim, Avrupa şehirlerini andırsada onun fakir hali diyebilirim. fiatlar gayet makul. güzel lokantalarda uygun fiata yemek yenebiliyor. yalnız domuz eti çok yaygın. adım başı satılan güzel hamurişi büfelerinde bile hamurişlerinin içinden o etlerden çıkıyo. bol bol kafeler var kahve çeşitleri içmek için. otobüsle şehirler arası giderken yollarda bişey döndürüp duruyolar bende kuzu çevirme diye bakıyorum, bide dikkat ederimki domuz çevirmeymiş onlar. bi çok türk turist vardı benim gibi oralarda gezen. sırplar bana gayet iyi davrandı fakat kaldığım hostelin sahibi bana bi kağıt verdi orada kaldığıma dair, ülkeden çıkışta başım ağrımaması içinmiş.